Ben Bir Ateş Kadınıyım Ya Siz?

Ben Bir Ateş Kadınıyım Ya Siz?

Bulunduğum ortamlarda yüksek sesle, kavga tonunda konuşulmasına hiç dayanamayışımı, çevremdeki herkesin, benimle, ‘her şeyin başı saygı’ diye dalga geçmesine neden olan saygı takıntımı, biraz gerildim mi hemen boynumun ve omuzlarımın kasılmasını, sinirli insan tipine tahammül edemeyişimi, vb. sadece ve sadece, hayatın içerisinde yaşadıklarımdan ve öğrendiklerimden edindiğimle oluşturduğum, benim özelimde bir araya gelmiş kişilik özellikleri sanırdım.

Tüm dinlerde ve öğretilerde evrensel sistem dört ana unsurdan meydana gelir, İslamiyet’te dört sır anlamına gelen ‘anasır-ı erbaa’ bu unsurlara, tanrının dört farklı yüzü de diyebiliriz. Kainat dört unsurdan, başka bir ifadeyle dört elementten, su, toprak, ateş ve havadan oluşmuştur. İnsan vücudu da bu dört unsurdan meydana gelir ama her birimizin baskın olan unsurları farklıdır. Dört unsur kuramı ve ona bağlı özellikler olan sıcaklık, soğukluk, kuruluk ve nemlilikten çağlar boyu hem tedavi amaçlı hem de koruyucu hekimlik bağlamında yararlanılmıştır. Dört unsurdan ateşe hâkim olan özellik ya da keyfiyet sıcaklık, havaya hâkim olan nemlilik, suya hâkim olan soğukluk, toprağa hâkim olan ise kuruluktur. İnsan bedenindeki dört karışım olan dört sıvı, dört humor, dört hılt ise kan, safra, balgam ve sevdadır. Bunlardan dört unsurdan havaya izafe edilen hılt kan, ateşe izafe edilen safra, toprağa izafe edilen sevda, suya izafe edilen ise balgamdır. Bu dört sıvının, dört hıltın vücutta dengeli olması sağlık halidir. Bu farklı hıltların karışımından oluşan insan bünyesi ise mizacımızı oluşturur. Temel mizaçlar; Balgami mizaç, Demevi mizaç, Safravi mizaç ve Sevdavi mizaçtır. Safravi (colérique), sevdavi (mélancolique), demevi (saanguin), balgami (flegmatique) şeklinde psikolojik tiplemelere ve mahrûr (kan sıcak tabiatlı), mebrûd (safra soğuk tabiatlı), yâbis (sevda kuru tabiatlı), mertûb (balgam yaş tabiatlı) şeklinde dört niteliğe dayalı karakter sınıflandırmasına yol açmıştır.

Bu dört element, Hristiyanlık inancında gamalı haç ile sembolize edilirken, Musevilikte ise Davut’un yıldızı sembolizmiyle kendini gösterir. Tanrı insanı bu dört elementin karışımı olarak yaratmıştır.

Hint, Japon ve Çin Mitolojilerinde, ateş, hava, su ve toprak elementlerinden başka 5. bir element daha olduğuna inanılır. Hint Mitolojisinde, 5. Element eterdir; iş mizaçlara gelince, Hint tıbbı Ayurveda’ya göre Vata (hava) – Pita(ateş) – Kapha(Su) olmak üzere üç insan mizacı vardır. Japon mitolojisine göre 5. Element ( Quintessence) candır. Çin mitolojisinde ise, elementler, hava, ateş, su, ahşap ve metal olmak üzere yine beş tanedir.

Bunlar hep bildiğim şeylerdi ama bir insanın mizacının ne olduğunun bulunmasının çok karmaşık bir şey olduğunu bildiğim için çok da üzerinde düşünmemiştim. Aynı zamanda doktorum da olan sevgili Dr. Erhan Özer’in çok yalın bir dilde yazdığı ’ Şifa Sende’ kitabını okuduğumda, farklı bir bakış açısıyla karşılaştım ve sadece sıradan bir ateş insanı olarak, olaylar karşısında dünyada yaşayan insanların bir kısmıyla aynı tepkileri verip, aynı şeylere üzülüp, bunu sonucunda da niye hep aynı ağrıları çektiğimi bilmek biraz moralimi bozmadı desem yalan olur.

Su Tipi: Temel dürtüsü gerçeklerden korkmaktır. Karakteristik özellikleri aşırı düzenli, tertipli ve dakik olmalarıdır. Söylenenleri tam zamanında yapar, yasalara büyük saygı gösterir, kurallara uyar, düzgün ve gösterişsiz giyinirler. Bu kişilikleri onları inatçı ve kuralcı yapar. İkna edilmeleri zordur, dik kafalıdırlar.

Yaşam içerisinde duygusal çatışmaya girdiklerinde ilk etkilenen vücut bölgesi alt bedendir. Bel, bacak ve ayak ağrıları olur. Böbrek, mesane sistemi ile prostat tehdidi altındadırlar. Hayata güven içinde tutunmak isterler, ölüm gibi gerçekler onlar için korkutucudur. Etraftaki insanlara ve olaylara şüpheci yaklaşırlar. Güvenlerini bozan gerçekler ruhsal travmaya neden olur. Panik atak genelde su tipi kişilerde görülür.

Ateş Tipi: Temel korkuları dar alanda kalmaktır. Öfke duygusuna karşı çok hassastırlar. Öfkelenmemek ve gerilmemek için saygıya önem verirler. Toplumda dikkat çekici olmaya çalışırlar. Her şeyleri özenle seçilmiştir. Temeldeki duygu, diğer insanlardan farklı görünüp saygı uyandırmaktır. Bu güven duygusuyla kimsenin onları kızdırmaya hakkı yokmuş gibi davranırlar. Dar alanda kalmama duygusu ise kendi içlerindeki gerginlikten kaynaklanır. Gerilmeye ve daralmaya tahammülleri yoktur.

Yaşam içerisinde öfke kaynaklı duygusal çatışmalar ve gerilim yaşadıklarında üst bedenleri etkilenir. Boyun, omuz ve baş ağrıları olur. Gurur ve değişime direnç bu tabloyu daha da ağırlaştırır. Çözemedikleri çatışmalar altında ezilirlerse kendilerini salabilirler ve öfkelenmemek ve tatsızlık çıkmaması adına ‘hayır’ diyemez, tatsızlık çıkmasın diye herkesin isteğini gerçekleştirmeye çalışırlar. Omurga eğrilikleri başlar, fibromiyalji tablosuna sık rastlanır. Karaciğer ve safra kesesi sorunları yaşanabilir. Manik ya da melankolik depresyon tablosu sık görülür.

Toprak Tipi: Temelde gelecekten ve başaramamaktan korkarlar. Bu tip kişiler kendilerini aşırı yakınlıklarıyla belli ederler. Hiç tanımadıkları insanlara bile ilk tanıştıklarında kırk yıllık arkadaşlarıymış gibi davranırlar. Hoş sohbet ve güler yüzlüdürler. Cana yakınlıkları herkesin hoşuna gider. Ancak gerçekte durum böyle değildir. Cana yakınlıklarının nedeni başaramama ve gelecek korkusudur. O nedenle herkesle iyi olmaya çalışırlar.

Ana sorunları takıntılı olmaları ve her şeyi kendilerine dert etmeleridir. En çok etkilenen organları dalak ve pankreastır. Kendi, zevklerini bir kenara bırakırlar, başkalarının zevkleri ve takdiri onların kendilerini güvende hissetmeleri için daha önemlidir. Etraflarından çok etkilenirler. Sindirim sistemlerinden sürekli şikayetçidirler. Ödem tutmaya müsaittirler. Metabolizmaları yavaşlamaya eğilimlidir. Kilo olmaya eğilimlidirler. Kriz anlarında kişiliklerini kaybederler, bu safhada ne derseniz yapacak hale gelirler. Maskeli depresyon tablosu sık görülür.

Hava Tipi: Temel korkuları yalnız kalmaktır. İlgili duygu üzüntüdür. Üzülmeye karşı çok hassastırlar. Üzülmemek ve yalnız kalmamak adına insanlara karşı çok seçicidirler. Kimseyle kolay kolay samimi olmazlar. Buna karşılık seçtiği ve beraber olmaya karar verdikleri insanlardan kopamazlar. Güvendikleri ailelerine çok düşkün olurlar. Kararlarını zor ama tam verirler. Amaç hep aynıdır: sonradan üzülmemek ve yalnız kalmamak. Realiteye önem vermezler, kurallara önem vermek istemezler. Farklı imaj çizerler. Dövme gibi uygulamalara bayılırlar. Yaşadıkları duygusal çatışmalar sonucu aşırı üzüldüklerinde, güven duydukları kişilerden ayrıldıklarında iç dünyalarına çekilirler. Artık kimseyle görüşmek istemezler. Birilerinin akıl vermesine hiç tahammülleri yoktur. Böyle durumlarda uyuşturucu ve alkol gibi bağımlılık yapan maddeler kullanmaya eğilimlilerdir. Sık sık üst solunum yolları sorunları yaşarlar ve akciğerleri hassastır. Endojen (bir dış etkene bağlı olmayan) depresyon kaçınılmazdır.

Ben kendimde ateşten başka bir element bulamadım; ama siz iki elementin karışımı da olabilirsiniz. Bir bakın bakalım, hangisisiniz?